Ebru Sanatı, kendine özgü tekniklerle hazırlanan ve tekneye alınan suyun üzerinde boyalarla oluşturulan desenlerin kâğıda aktarılmasıyla yapılan geleneksel bir sanattır.
Ebru, kitap süsleme sanatı ve kitap ciltlerinde yan kâğıdı (kapak ile kitabı birbirine bağlayan kağıt) olarak tarihsel süreçte geleneksel bir sanat haline gelmiştir.
13. yüzyılda ilk ebru örnekleri Orta Asya’da görülmüş olup Türkler bu sanatı 14. yüzyılda Özbeklerden öğrenmişlerdir. İlerleyen süreçte Özbekler bu sanatı unutmuşlar ve ebru günümüze kadar Türk sanatı olarak ulaşmıştır. Osmanlı döneminde, Türk hat ustaları ve sanatçıları yeni formlar yaratmış ve tekniklerini geliştirmişlerdir. Ebru sanatı 17. yüzyılda İtalyanlar tarafından da gizlice öğrenilmiş olsa da, İtalyan ebruları figüratif tarzda gelişmemiş, sadece Türk ebrusunda zemin ebrusu diye nitelenen tarzda yapılmaya devam etmiştir.
Ebru sanatını icra eden sanatçılara Ebruzen adı verilir.
Ebru sanatı, kendine has malzeme ve uygulama özelliğine sahiptir. Geleneksel ebru sanatında kullanılan bütün malzeme ve araçlar ebruzen tarafından hazırlanır. Boyaların tamamı tabiattan doğal yöntemlerle elde edilir. Suyun yoğunlaşmasını sağlayan kitre bitkisel esaslı bir ana malzemedir. Boyaların kitre üzerinde açılmasını sağlayan doğal asit de hayvanın safra kesesindeki öddür. Ebru sanatının icra edildiği kaba verilen isim teknedir. Tekne içinde kitreyle yoğunlaştırılmış su üstüne fırça ile boyaların atılmasıyla önce zemin ebrusu; daha sonra da biz ve benzer aletlerin yardımıyla çiçekler veya diğer desenler oluşturulur. Desen hazır olduğunda tekne üzerine kâğıt serilir. Serilen kâğıt kaldırıldığında su üzerindeki bütün desenlerin kâğıt üzerine geçtiği görülür. İşte bu yüzden her ebru tektir ve tekrarlanamaz.
Yüzyıllar boyunca battal, gelgit, taraklı, hatip, bülbülyuvası, çiçekli gibi pek çok özel ebru çeşidi gelişmiştir. Günümüzde gelenekselin dışında modern tarzda da ebru yapılmakla beraber en çok karşılaşılan ebrular lale, karanfil, gül, menekşe ve papatya gibi çiçek ebrularıdır.
Farklı coğrafyalar, kültürler, bireyler ve onların tecrübeleri Ebru sanatının gelişmesine katkıda bulunmaktadır. Ebru; yaşamın kaynağını temsil eden suyun, renklerin dansını temsil eden boyaların ve sanatçının hislerinin bir araya gelmesiyle oluştuğundan her bir eser benzersizdir ve ikinci kez aynı şekilde üretilemez. Her küçük boya damlası sanatçıya pek çok seçenek sunarak bir şaheser ortaya çıkmasına imkân vermektedir.
Cumhuriyet döneminin bilinen en eski ebruzeni Mustafa Düzgünman’dır (1920-1990).
19. yüzyılın son çeyreğinde günümüz Türk ebrusuna damga vuran çok değerli ebruzenler yetişmiştir. Fuat Başar, Mahmut Peşteli, Timuçin Tanarslan, Hikmet Barutçugil ve Firdevs Çalkanoğlu bunlardan bazılarıdır.
Dünyaca ünlü ebruzen Hikmet Barutçugil’in kendi geliştirdiği teknik, dünya literatürüne de Barut Ebrusu adıyla girmiştir.
Yine bir başka ünlü ebruzen Firdevs Çalkanoğlu ise geleneksel dışında neredeyse tüm çiçekleri ebru sanatına taşımış olmasıyla bilinmektedir.
Ebru: Türk Kâğıt Süsleme Sanatı, 2014 yılı itibariyle Türkiye Cumhuriyeti adına UNESCO İnsanlığın Somut Olmayan Kültürel Mirası Temsili Listesine kaydedilmiştir.